An’ da Kalabilmek

An’ da kalmaya çalışan bir öğrenciyim hala. Sık sık sorguluyorum  kendimi, acaba şu An burada mıyım…

Ne hissediyorum? Bu cevabı hangi duygular ile verdim? Bu bilgi bana mı ait?  Neden öfkelendim? Bu An ı yaşamak beni neden heyecanlandırdı? Neden korktum ve kaçtım?  Ne hissederek reddettim? Etrafımda şu An hangi sesler var? Sadece gördüklerimi anlatabilir miyim?

Neden bu zor An da kalabilmek öğrenci… Bir sürü kitapta, söyleşide, sohbette, günlük yaşamımızda An’ da kalma mevzusu. Peki nasıl oluyor da zihnin tuzağına düşüp, sürekli geçmişte ya da gelecekte yolculuk ederken yaşadığımız An’ ları kaçırıyoruz.

Sanırım her deneyim An’ da kalabilmek için ilk önce teslim olmak gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Gerçekten düşününce  huzurlu ve mutlu  hissettiğim ne kadar anım var ise orada hep An’ da kalıp teslim olmuşum. Gözlerimi kapatıp düşündüğümde görüntüler, renkler, sesler o kadar net ki. Çünkü içinde var olmuşum, sadece o An’ da  kalmışım. En çok hangi An’ da kalıp teslim olduysam o zaman diliminde huzuru yakalamış, daha anlayışlı ve hoşgörülü olmuşum. An’ da kalabilmek ile ilgili bugün ki  farkındalık seviyesine ulaşmak için ne mücadeleler, ne yitirmeler, ne kırgınlıklar yaşamışım bende, diğer tüm insanlar gibi…

Kendimi uzaktan seyrediyorum. Konuştuklarıma, düşündüklerime bakıyorum, çoğunda An’ da değilim. Bal gibi korkuyorum, savaşıyorum, endişeliyim… Ya anlaşılamazsam, ya iyi yapamazsam, ya kaybedersem… Eski deneyimlerim, doğru olduğunu zannettiğim bilgiler, yaşanmışlıklar ile konuşuyorum hatta yargılıyorum… Zihnimin tuzağına düşüveriyorum hemen çünkü  An’ a teslim olmak zor geliyor. Sanki aklımdakiler ve bildiklerim ile  değiştirebilecekmişim gibi… Ne büyük yanılgı… Ne olur bilmiyorum desem, bende bir öğrenciyim ve öğrenmeye devam ediyorum diyebilsem… Teslim olsam… Neyi kaybederim?

Bazen çoğunlukla da yalnız ve sessizlik hakimken An’ da kalabildiğimi fark ediyorum. Normalde önemini hiç bilmediğim eylemler için şükrederken buluyorum kendimi. Sabah kalkabildiğim için, yemek yiyebildiğim için, güneşin doğuşunu izleyebildiğim, yıldızlara bakıp hayal kurabildiğim için, kedimi severken içimi kaplayan o sıcacık sevgiyi hissedebildiğim için teşekkür ediyorum; hiç kaygısız, telaşsız, huzurlu bir şekilde. Ve anlıyorum ki o  An gerçekten buradayım, yaşamın tam içinde… Olduğu gibi…

An’ da kalınca değişimi kabul edip akışta kalabiliyorum, hayatın ritmine ve gidişine karşı koymadığımda kendi içime dolabiliyorum. Daha bi genişliyorum… Bu kadar endişeye, kaygıya gerek yok sakin ol, fark et aslında bildiğin her şey eski, bak yaşam değişiyor gel teslim ol diyebiliyorum zihnime. Böyle olunca zaman denen illüzyonda yenilmeyeceğimi düşünüyorum. Zihnin tuzağına düşmeden, aldanmadan, zannetmeden huzurlu yaşanabildiğimi hissediyorum.

O zaman hiç vazgeçmeden çalışmaya devam etmelisin öğrenci. Sormalı, hatırlatmalısın kendine…Şu An burada mıyım?

Bırak olanı biteni, olacağı veya hiç gelmemişi. An’ da kal… Nasılsa her şey zamanında oluş sırasına göre var olmaya devam edecek. Her yaşadığın An’ a sakince teslim olmayı dene. Fark et ve akışta kal. Böylece yaşam amacına ulaşıp hep İyi Hissedeceksin…